İstihdamı 19 milyon kişiden aldık, 32 milyon kişiye taşıdık. Savunma sanayiinde yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılığımızı yüzde 20’lere indirdik. İnsansız hava araçlarında dünyanın ilk 3 ülkesinden biriyiz. Kızılelma ve Anka-3 ile artık bu alanda farklı bir lige yükseliyoruz. TCG Anadolu’nun ardından geçen ay en büyük ikinci gemimiz olan TCG Derya’yı da donanmamıza teslim ettik. İlk insanlı uzay misyonumuzu geçen hafta başarıyla tamamladık. İnşallah yakın bir tarihte ikinci astronotumuzu da uzaya göndereceğiz. Artık Ahmetler, Mehmetler, Ayşeler, Fatmalar uzaya gidecekler uzaya. Yani her alanda büyük bir atılım, çok büyük bir gelişme içindeyiz.
Bundan 10 sene, 15 sene, 20 sene önce tohumlarını attığımız projelerin hamdolsun bugün meyvelerini topluyoruz. İnşallah çok daha fazlasını başaracağız. Hayat pahalılığı ve enflasyon başta olmak üzere şu an canımızı acıtan sıkıntıların muhakkak üstesinden geleceğiz. Son 21 yılda pek çok başarıya imza atmış bir hükümet olarak bugünkü sorunları da çözecek olan yine biziz. Rabbim yolumuzu, bahtımızı açık etsin diyorum.
Burada saymaya kalksak belki de günler sürecek nice başarıya, reforma, kalkınma ve teknoloji atılımına imza attık. Ancak ülkemizde muhalefet anlayışı öyle bir berbat ki ne yaparsan yap anlamazlar. Onu değiştirmeye muvaffak olamadık. İşte kendi içlerinde nasıl birbirlerine düştüklerini görüyorsunuz değil mi? Türkiye’nin en büyük talihsizliği vizyonsuz, beceriksiz, tembel ve değişime ayak direyen tutucu muhalefete sahip olmasıdır. Ülkemizde son 21 yılda pek çok şey değişti, dönüştü, kendini yeniledi ama CHP’nin başını çektiği muhalefette hiçbir köklü değişim yaşanmadı. Pek istemeseler de genel başkanlık koltuğunda oturanları değiştirdiler. Bunda da her seferinde standardı düşürdüler, çıtayı daha da aşağı düşürdüler. CHP’de her gelen bir öncekini mumla aratmıştır. Gelen gideni aratıyor. Son genel başkan değişikliğinde de bu gelenek bozulmadı. Değişim dediler, yenilenme dediler, bir sürü cafcaflı kavram kullandılar ancak günün sonunda sabık genel başkanlarını bir iç darbeyle siyasetten tardedip aynı tas aynı hamam yollarına devam ettiler. Bay Kemal güya 13’üncü Cumhurbaşkanı olacaktı, bir anda kendini CHP’nin istenmeyen adamı olarak buldu. Aynı vefasızlığı masada beraber oldukları diğer ortaklarına da sergilediler. Altılı masadan şu anda parlamentodan kimse kaldı mı? Hepsi gitti, hepsi dağıldı. Ne oldu? Nerede bu altılı masa? Ben ne demiştim altılı masada kimseyi bulamayacaksınız demiştim. Bak parlamentoda şimdi kimse yok. Dün yan yana yol yürüdükleri insanlara bugün demediklerini bırakmıyorlar. Ankara’da bir ofis tutmuşlar. Her birinin Ankara’da birer ofisi var, güle güle kullanın. Ama elhamdülillah biz çıktığımız yolda aynen yürüyoruz. Tabii burada asıl hayal kırıklığını CHP’li vatandaşlarımız yaşadı. CHP’li kardeşlerimizin partilerine ve siyaset kurumuna dair beklentilerini giderek kaybettiklerini görüyoruz. Gazi’nin emaneti diyerek halen CHP’ye oy veren vatandaşlarımız maalesef bir umutsuzluk sarmalına sürüklenmektedir. Her ne suretle olursa olsun siyaset kurumundan umut kesilmesi, demokrasimiz adına büyük bir tehdittir.
Türkiye’nin bu konuda çok acı tecrübeleri vardır. Geçmişte, özellikle de 1970’lerde siyaset müessesesinin umut olma, ülkenin sorunlarına çözüm üretme vasfını yitirdiği durumlarda başımıza neler geldiğini hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun hiçbir vatandaşımızın kendini dışlanmış, ötelenmiş, yok sayılmış hissetmesine rıza gösteremeyiz. 85 milyonun tamamının mesuliyetini taşıyan bir kadro olarak her kesimden vatandaşımıza ulaşmak, onlara da kulak vermek boynumuzun borcudur.